Son ay içerisinde leyleği havada da görmedik ama yurt içi ve dışında geziler birbiri ardına gelince programlarda, yazılar da aksadı…
Yunanistan, Gürcistan, Ankara, İstanbul derken bir de Karadeniz yaylaları eklenince, siz diyeceksiniz “bol bol gezdiniz…” Biz de cevap vereceğiz: “Yorulduk ama…”
Ülkemizin adeta bir “cennet” olduğunu tekrar tekrar haykırarak söylemek gerekiyor. Biz bu toprakların ve tarihimizdeki izlerimizin kıymetini de bilmiyor ve “iş işten geçtikten sonra”, “ahlar” ve “vahlar” çekiyoruz…
Hasta denecek kadar fanatik Karşıyaka sevdalısı, uğruna cezalar bile alan Escan’ın sahiplerinden Uğur ve eşi Seda Hasbahçeli ‘nin önerisi, patronu Esma Yolcu’nun önderliğindeki “Karadeniz Turu”nda gerçekten görülen yerler insanın içini açıyor, yöredeki insanlardan gördüğü ilgi yorgunluğunu gideriyor…
Aksaklıklar yok mu? Olmazsa da, olmaz… Onlar nazar boncuğu!
Rehber Mustafa Şener’in bilgi ve birikimiyle tatlı sohbeti geziye renk kattı… Kaptan Ercan, host Sercan yol boyu neşe kaynağımız oldu… Esma Hanım ise, bir aksamanın meydana gelmemesi için “dört dönüp” durdu…
Escan ve Esma Hanım bu turizm işini iyi biliyor…
Ne de olsa Karşıyakalı…
İçimiz dışımız spor olduğundan gittiğimiz her yerde dikkat ettiğim en önemli yerler spor tesisleriydi. Trabzon, Samsun, Ordu, Giresun Karadeniz’in bakanların nimetlerinden fazlasıyla yararlanmış. Biz halen “oraya mı, buraya mı yapılsın?” diye kavga ederken, Karadeniz spor tesisleriyle donatılmış…
Yeni hükümet kurulacak, acaba diyorum her şey bir yana da, İzmir’in stada ve spor tesislerine kavuşması için Gençlik ve Spor Bakanı İzmir milletvekili mi olmalı?..
Bekleyelim. Gelecek günler “siyaset arenası” neleri gösterecek…
Kimler er meydanına çıkacak ve nasıl bir hükümet oluşturulacak?
Biz seyahatteyken, gözümüz kulağımız Pınar Karşıyaka-Anadolu Efes TBL Final Serisindeydi…
Maç saati TV nerede, biz oradaydık!..
TV başında hop oturup, hop kalktık. Her basket sonrası da, hep beraber “Kaf Sin Kaf” çektik…
Giresun’da araçtan iner inmez koşarak gittiğim resepsiyondaki görevliye TV salonunu sorduğumda, “Öndeyiz… Kazanacağız…” dediğinde şaşırdım.
“Karşıyakalısın?” diye sordum.
“Yok. Ben buralıyım ama Galatasaray taraftarıyım. Fener’i yendiniz ya… Karşıyaka’yı tutuyoruz…” demez mi?..
Maç bitti, Pınar Karşıyaka kazanmıştı, resepsiyondaki görevli “Kaf Kaf Kaf… Sin, Sin,Sin!..” diye bize de eşlik etti…
Giresun’da TV’den izlediğim maçtan sonra maçtan sonra 2-1’lik öne geçişle “Bu iş bitti…” dediğimde, Trabzon’da yine TV’den heyecanla seyrettiğim 4. Maçın sonundaki zafer, şampiyonluğun müjdecisiydi… Anadolu Efes gibi bir basketbol devi önünde 16 sayıdan geriden gelmek sadece Pınar Karşıyaka’ya mahsus olmalıydı… Bu da inanmışlığın ve “ekip ruhu”nun eseriydi…
Yeşil kırmızılı camiaya çıkmaz bir yola girmişti… Yolun sonunda; 28 yıl sonra elde edilecek bir şampiyonluk görülüyordu…
Tek yön… Geriye dönüş imkansız!..
Ah doktorum, ah!.. Nice kalpler dayanmaz biliyorum ama; rezervasyonu yapmama karşın izni verecektin de, şu maçı Abdi İpekçi de seyredecektim…
Ameliyat sonrası “stresten uzak yaşa…” sözleri… “Daha çok şampiyonluklar göreceksin, TV’ye devam…” önerisiyle yine hapsolduk, salonun ortasına!..
Perperoğlu’nun ilk periyottaki peş peşe sayılarıyla “Zor maç olacak” derken… Kaf-Kaf yine aldı sazı eline…
Oh be!..
Ne stresi… “Güle oynaya…” şampiyonluk geldi Karşıyaka’ya…
Karşıyaka’nın şampiyonluğuna Trabzon’da, Giresun’da, Rize’de 2800 rakımlı Yaylabaşı’nda, Ayder Yaylası’nda inanmış dostların kulaklarını çınlatıyorum şimdi…
“Şampiyonluk size de kutlu olsun!..”
“İlk şampiyonluk” sevincini yaşadıktan tam 28 yıl sonra yine şampiyonluk yazısı yazmak…
Ne mutlu!..
Pınar Karşıyaka’nın zafere imza atması gerçekten “ekip ruhu”, inanılmaz “arkadaşlık” ve “istikrar” sonucunda oluştu…
Mutlu Altuğ’un şube başkanlığıyla birlikte “hamleler zinciri”ne her geçen yıl, bir yeni halka eklendi. Yönetim Kuruluna ve şube yönetimlerine yepyeni isimler katıldı, takımda oyuncular, teknik kadroda menajer ve asistan coachlar değişti ama; zihniyet asla değişmedi!..
İşte başarının en önemli noktası da burasıydı…
“Birlik, beraberlik…”
Kulüp Başkanı, Şube Başkanı, yönetimler kim olursa olsun, asla “istikrar ve disiplin”den taviz vermedi. Verdikleri: “Sorumluluk ve yetki” oldu… Herkes doğru bildiği işi yapınca da, bugünlere gelindi…
Taraftar Derneği, Çarşı Grubu, Taner Ütüklerli, Okan Kırmacı, Altar Toker “Tribünlerdeki pırlantalar”ın liderleri…
Gerçekten Karşıyaka Taraftarı her biri birer pırlanta… Yüreklerindeki “Kaf Kaf aşkı” ile takımlarını desteklerken oyuncularına da şevk ve cesaret verip “kazanma ruhu” aşılıyorlardı…
Ne mutlu KSK’ye, böylesine bir kitleye sahip… Bunun kıymetini, hiç kuşkusuz çok iyi biliyor… 12. Adam takımına da saygısında kusur etmiyor…
Şampiyonlukta emeği geçen Şube Başkanları Tamer Ustaoğlu, Turgay Büyükkarcı, kulüp başkanları Fatih Diniz, Ali Erten ve oyuncular ile Ufuk Sarıca ve ekibi…
Ufuk Sarıca için ne yazmalı…
Ben burada nokta koyuyorum. Karşıyaka ve “Türk Basketbol Tarihi” onu elbette altın harflerle yazacak…”
Tebrikler şampiyon…
Tebrikler emeği geçenlere…
Tebrikler Pınar Karşıyaka…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!